Palandöken, "Oysaki iklim değişikliği ve mevsimsel değişiklikler, sulamada yaşanan sıkıntılar, lojistikte meyve sebze taşıyan aracın uygun soğutma sistemlerinin olmayışı tarım sektörümüzü doğrudan etkileyip üretime engel oluyorken bu konuda bilinçlendirilmek çok önemli. Bununla beraber kuraklık ve betonlaşma tarımsal maliyetleri her geçen gün artırıyor. Çiftçilerimiz, alın terlerinin karşılığını alamadıklarından, tüketiciler ise yüksek fiyatlardan dolayı şikâyetçi. İsrafının önüne geçebilirsek sorunların çözümü için büyük bir adım atarız” dedi. “İsrafı önlemede planlı üretim ve tüketim çok önemli” Ürünlerin daha tarladan sofraya gelene kadar zayi olduğuna dikkat çeken Palandöken, “Gıda israfı zincirinin en kritik halkalarından biri, ürünlerin tarladan sofraya gelene kadar ürünlerin maruz kaldığı zayiat. Nakliyede, depolamada ve pazarda birçok ürün israf oluyor. Bu kayıplar, arz-talep dengesini bozarak fiyatların daha da yükselmesine sebebiyet veriyor. Evimizde, soframızda, iş yerimizde tüketebileceğimiz kadar gıda almalı ve fazla gıda israfından kaçınmalıyız. Gıda saklama yöntemleri konusunda bilinçlenerek bozulmaların önüne geçebiliriz. Çiftçilerimiz talep doğrultusunda planlı ekim yapmaya teşvik edilmeli ve bu konuda desteklenmeli” diye konuştu. “İsrafı önlemek için kamu spotları oluşturulmalı” İsraf edilen her bir gıdanın aynı zamanda yok edilen bir emek olduğunu söyleyen Palandöken, “Nakliye sırasında ürün kaybını önlemek için daha verimli lojistik sistemler geliştirmeli ve uygun depolama şartlarını yaygınlaştırmalıyız. Suyumuzu, toprağımızı ve enerjimizi doğru kullanarak, daha sürdürülebilir bir üretim ve tüketim modeli oluşturabiliriz. Unutmayalım ki, israf edilen her gıda maddesi, aynı zamanda yok edilen emek, su, toprak ve enerji demektir. İklim değişikliğinin etkilerini daha derin hissetmeden, hep birlikte üzerimize düşeni yapmalıyız. Okul sıralarından itibaren ailede ve sosyal çevrede israfı önlemek için kamu spotları oluşturmalı ve bu konuda farkındalık oluşturmalıyız” şeklinde konuştu.