Hac ve Umre yoluna adanan bir ömür

Kabe duvarına ilk gidildiğinde ““Yarabbi bu iş benim için hayırlıysa bana nasip et” diye yapılan duanın ardından üç neslin Hac ve Umre hizmeti yolculuğu başladı. Hayat Tur Sahibi Tuncay Artan, “Allah bize doktorluğu, mühendisliği nasip edebilirdi. Rabbimiz bize peygamberimizin misafirlerine hizmet etmeyi sevdirdi” dedi.

Haber Giriş Tarihi: 03.11.2024 23:23
Haber Güncellenme Tarihi: 03.11.2024 23:23

Hac ve Umre.. Her müslümanın yapmak istediği kutsal görevler. Mekke ve Medine dendiğinde ilk akla gelen Hac ve Umre ziyaretleri için Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanı sıra bazı turizm şirketleri de bu görevler için vatandaşlara hizmet veriyor. Son yıllarda özellikle enflasyonun da tetiklemesi ile Hac ücretlerinin bir hayli yükselmesi nedeniyle Umre ziyaretlerinde büyük bir patlama yaşanıyor. Bir kişinin bu yıl hac ücretinin ortalama 280 bin TL civarında olduğunu göz önüne alırsak, 20 günlük Umre ziyaretinin ise 50-55 bin lira bandında olması da birçok kişiyi bu yöne çekiyor.

Hayat Tur sahibi Tuncay Artan, Hac ve Umre yolculukların çok kutsal görevler olduğunu belirterek, “Bun Tuncay Artan. 1985 Yalova doğumluyum. Babam Kemal Artan bu işin kurucularından. 1992 yılında babamız hacca gidiyor. Hacda Kabe’nin duvarına göğsünü yaslıyor “Yarabbi bu iş benim için hayırlıysa bana nasip et” diyor. Babamın o duası ile beraber her sene bu hac işine başlıyor. Babamızın o ilk günkü aşkla yapmış olduğu işin devamında biz böyle bir işe koyuluyoruz. Rabbimiz bizi doktor da yapabilirdi, mühendis de yapabilirdi. Ama biz babamızın izinden gittik. Babamızın yolundan gittik. Babamız bizi bu işe 21 sene önce ilk adımı Mekke’de attırdı. Buralara hayran kaldık. Aşık olduk o Mekke’nin atmosferine. O kalabalığına, Kabe’nin o ihtişamına, görkemine aşık olduk. Hizmet etmeyi sevdik. O zaman daha çok gençtik. Rabbimiz bize hizmet etmeyi sevdirdi, biz de bunu kabul ettik. Bundan başka da bir iş tanımadık, bilmedik. Hiç de tenezzül de etmedik. Ticari boyutuna hiç dalmadık bu işin biz” dedi.

AİLE OLARAK BU İŞE GÖNÜL VERDİK

Tüm Artan ailesi olarak bu işe görül verdiklerini kaydeden Tuncay Artan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bütün ailemiz bu işle uğraşıyor. Babamın evladı olarak ben ve 5 tane torunu bu işin başında şu anda. Babadan oğla geçen bir iş ve sonrasında da torunlar da dahil oldu. Mekke’de Medine’de tüm umreci ve hacı adaylarımızla kendimiz birebir ve çalışanlarımızla birlikte ilgileniyoruz. Torunlar Serhat, Hamza, Muhammed ve Yusuf hem Türkiye’de hem de Mekke ve Medine’de umreci ve hacı adaylarımızla yakından ilgileniyorlar. Tüm ihtiyaçlarını giderme konusunda yardımcı oluyorlar.

CİDDİ ANLAMDA DENETLEME OLMALI

Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, Türk turizmcileri olarak bu sektörde gerek diyanet işleri başkanlığına vermiş olduğumuz teminatlar, bağlı olduğumuz TÜRSAB ve diğer kurumlara vermiş olduğumuz teminatlar la beraber kurumsal olarak hareket ediyoruz. Mekke ayağında personelimiz var. Medine ayağında personelimiz var, Türkiye ayağında personelimiz var. Bu işi yapabilmemiz için o teminatı hazırlamamız gerekiyor. Hazırladığımız teminatlarda oldukça yüksek meblalarda oluyor. Bugün 10 milyon riyal teminat mektubu veriyoruz. Bizim bir umrecinin burnu kanasa bir umrecinin yolculuk sırasında başına bir kaza bela gelse sorumlusu biziz. Benim burada önereceğim en önemli ve en güzel şey; çok da ciddi bir mesele. Hayat Tur ve onun gibi firmalar, teminat mektubu veren firmalar bu işe değil elini bütün bedenlerini taşın altına koyarak evlerini, barklarını hepsini toplayıp teminat mektubu olarak gösteriyorlar. Herhangi bir hata da bu teminat mektupları patlayabilir. Bizim burada en çok rahatsız olduğumuz konu, burada kendini bilmeyen insanlar, hiç bu yolla alakası olmayan insanlar bakkal, manav, pazarcı, biraz böyle hocalık sıfatı varsa insanları başına topluyor ne yeri var, ne turizm belgesi var, ne de bir teminatı var. Hiçbir can güvenliği hiçbir sağlık, sigorta güvenliği olmayacak şekilde bu işe soyunuyorlar. Bunlar yeterince kontrol edilemiyor maalesef. Bizim personellerimizin aylık gideri 12 bin dolar. Diyanet İşleri Başkanlığı bu işe bir türlü tam manasıyla el atamadı. Geçen yıl ‘Dip fiyat’ diye bir şey çıkarıldı ama bu sene yine aldı başını gidiyor. Bireysel umre dendi. Bir tane umreye giden vatandaş ‘ben yolları biliyorum’ diyerek peşine insanları takıyor ve onlarda ‘bireysel umre’ adı altında ticaret yapıyorlar. Ne bir vergileri var, ne bir stopajları var. Hiçbir yere bağlı değiller. Bunlar bu işi hakkıyla yapanları çok baltalıyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan dan Turizm Bakanlığı’ndan da bu işe önem göstermelerini bekliyorum.”

HAC VE UMRE ADAYLARINA TAVSİYELER

Hac ve Ulre yolculuğu yapmak isteyenlere tavsiyelerde de bulunan Tuncay Artan, “Bilindiği gibi şu anda Hac kayıtlarımız başladı. Allah kısmet ederse 84 bin civarında hacı adayımız bu yıl kutsal topraklarda gidecek ve bu görevlerini yerine getirecekler.

Hac başka bir şey, Umre başka bir şey. Hccın da Umrenin de farzları var. Burada vatandaş gitmeden önce nereye, niye gidiyor onu bir kere kendisine sorması lazım. Mekke kutsal şehir. Orada bire yüz bin veriliyor. Ona göre hareket etmek lazım. Hacı adayı orada tavafa giderken, Beytullah’a giderken kendisinin af olacağı ümidi ile gitmesi lazım. Benim burada en çok rahatsız olduğum konu. Birincisi ‘hacı’ desinler diye gidenler. İkincisi de oraya gidip umreye niyet etmiş tavaf halindeyken ellerinden kamerayı telefonu düşürmemeleri. Oraya giden insanların bu konu ile alakalı kendilerine çok ciddi çeki düzen vermeleri gerekiyor. Tavaf ederken bilsin ki rabbinin tam evinin içerisinde, rabbi onu evinin içine misafir etmiş ve ne istese verecek. Bunu bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekiyor. Orada klimalara çok dikkat etmeleri gerekiyor, yoksa hemen hasta olabilirler. Güneşe dikkat etmeleri gerekiyor. En önemlisi başlarındaki görevlileri dinlemeleri ve onların uyarılarını dikkate almaları gerekiyor. Ben daha önce de gelmiştim ben çok biliyorum diyenlerin hepsinin başına bir şey geliyor” diye konuştu.

RAVZA ZİYARETİ NEDEN KISITLANDI?

Tuncay Artan daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim şirketimiz o ilk günkü aşkla, babamızın Kabe’nin kapısından girip yaptığı o duanın ardından atmış olduğu ilk adımı biz evlatları ve torunları olarak o ilk günkü aşkla o hizmeti verebilmek. Biz diyoruz ki, oraya giden insanlar rabbimizin misafirleri,biz de Rabbimizin hizmetçileriyiz. Biz turizmci falan değiliz, Allah Resulü’nün hizmetçisiyiz. Ona gelen misafirlere öncülük yapıyoruz. Bizim desturumuz budur.

Medine’de sadece mescid var. Peygamber efendimizin kabri şerifi var. Daha öncesinde Medine’de Peygamber efendimizin ‘Minberimle evimin arası cennet bahçesidir’ dediği yere yani Ravza’ya koronadan önce çok rahat girebiliyorduk. Şimdi giremiyoruz. Randevu ile ancak bir kere bazen onu bile giremeyen umrecilerimiz oluyor. Buna bir çözüm bulunmalı.

KURA SİSTEMİ DOĞRU MU?

Hacılık için 14-15 sene hatta daha fazla bekleyenler var. Bu kadar süre beklenmemeli. Bizce aynı diğer devletler gibi sıraya girilmesi. Daha yazılma olduğu anca herkese bir sıra numarası verilir ve sırası gelen gider. Birçok ülkede çocuklar daha doğar doğmaz hac sırasına yazdırılıyor ve sırası gelince de gidiyor. Doğunca mı, hac farz olunca mı olur, bunun bir şekilde sıraya konulması gerekiyor. Bu daha adil bence. Mesela koronada 65 yaş üstü gidemez dendi. Şimdi de önce 70 yaş üstü, ardından 60 yaş üstü gidecek deyip bu yaşlardakilere eritmemiz doğru olur.

Son olarak şunu ekleyebilirim. Bu işi gerçekten gönül verenler yapsın. Bu işi insanlara ‘dolar’ olarak bakanlar değil, Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla (tabi ki rızkını kazanacak) yapanlar yapsın. Vergi veren, kira veren, sigorta ödeyen yapsın, bu işi gerçekten bedel ödeyenler yapsın.”