Şimdilerde sinema ve tiyatro oyuncusu olmayı magazin basınında boy boy resimler sergilemek, skandallar peşinde koşmak zannediyorlar. Siyasetçiler gibi peşinde kitleleri koşturmak demek sanatçı, oyuncu olmak demek değil, gerçekten sinema tiyatro oyuncusu olmayı yanlış anlıyoruz,
Özünde oyunculukta sanatın kollarından biri, kağıtta yazılı karaktere can vermek için toplum psikolojisini anlamak gerekir. Yani gazeteler manşet manşet haberlerinin çıkması skandal haberleri olması sanatçılık demek değil. En önemlisi sen sanatını yaparsın, sanatın kabul görürse o zaman insanların ruhuna erişmiş olursun. Önemli olan esas yaptığın işi doğru yapmak zevkle yapmak...
Eskiden sadece sanatını yapıp, magazin peşinde koşmayan sanatçılar vardı. Böyle insanların nesli tükeniyor. Aramızdan ayrılan Aytaç Arman'da onlardan biri, kansere yenik düştü ve aramızdan ayrıldı.
1971 yılında ses dergisinin "Kapak Yıldızı" yarışmasında birinci olan Tarık Akan'ın arkasından ikinci Aytaç Arman (Veysel İnce) gelmişti. İlk filmi 1974 yılında Yılmaz Güney'in "Baba" filmindeki başarılı oyunu sayesinde adı duyuldu.
Adana'dan ‘büyük şehir'e okumak için gelen Veysel İnce, elektrik mühendisliğinde okumaktadır, fakat ekonomik koşullar yüzünden okulu bırakmak zorunda kalır. O sırada arkadaşları Ses dergisinde "Kapak Yıldızı" yarışmasına resimlerini yollarlar 1’inci Tarık Akan 2’nci Aytaç Arman gelir. Tabi tüm yollar açılır. Okulda çok sevdiği matematik hocasının soyadını alır, arkadaşları da ona aytaç adını koyar, artık Türkiye'nin starı "Aytaç Arman"dır.
Bir röportajında şunları söyler ;“Tesadüfen başlayan bir yolculuk ama bugün taşıdığım bütün değerleri bu yolculuğa borçluyum. Bu işe başladığımda, saygıyla izlediğim sinema alanını tanıdığımda bana her şey bir garip gelmişti. Kırsal kökenli olduğum ve Adana gibi bir yerden geldiğim için tepkilerim sert oldu. Dayatılan hiçbir şeyi kabul edemedim ve sistemin dışına itildim. Dolayısıyla daha dikkatli olmam, kendime sahip çıkmam gerekiyordu. Sistem destekli olsaydım, sistem yıkıldığında, zaafa uğradığında ben de yok olacaktım. Sistem hangi dönemde, nasıl sallanırsa sallansın hep var oldum. Herkese bahşedildiği gibi, bahşedilen sanatçı kimliğiyle bugünlere geldik ama ben sanatçı değilim, ben sinema oyuncusuyum. Yapılanmamı sağlıklı sürdürüp, yıllarca süren sinema oyunculuğu geçmişime rağmen henüz yolun başındayım, kişiliğimin sanatçı boyutunu yetkinleştirebildiğim noktada kendime sanatçı diyebileceğim.”
Senarist oyuncu İhsan Yüce'nin bir filmi olan "Hayat Cehennemi-Hiç" te oynar. Yılmaz Güney ona nasihatinde "her filmde, yapımda oyna kamera ile olan meseleni çöz" der. O da her rolü kabul eder, 3’ncü sınıf yapımlarda oynar. 80'li yıllarda sinemaya ara verir. 1986 yılında "Adı Vasfiye" filmi ile sinemaya geri döner.
1981 yılında, Yılmaz Güney'in "Düşman" adlı filminde Sinema Yazarları Derneği’nden "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü alır. 1988 yılında ise Altın Portakal Film Festivali’nde "Gece Yolculuğu" filminde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü almıştır. 2015 yılında Londra Türk Filmleri festivalinde yaşam boyu başarı ödülünü alır.
Sinema sanatı hakkında derdi büyüktür, sanatın gerçek sahiplerinin elinde olmadığını savunur onun için sinema sanattır ve çok değerlidir. Özel hayatı hiç bir zaman sanat hayatının önüne geçmemiş nadir sanatçılardan biridir. Farklı zaman aralıklarında 4 ödül alır. Ama onun için Altın Portakal Ödülü daha önemlidir. Hayatı boyunca 40 küsur film ve dizide oynamış. Yeşilçam'ın jön sanatçısı olarak yakalandığı kanser hastalığından hayat gözlerini yumar.
Atlas sinemasında düzenlenen törende beraber çalıştıkları arkadaşları; TÜRKAN ŞORAY: "SEVGİ DOLUYDU" , CÜNEYT ARKIN: HARİKA BİR BEYEFENDİYDİ, HALE SOYGAZİ: "ÇOK SEVDİĞİM BİR ARKADAŞIMDI", FİLİZ AKIN: HALA YAKIŞIKLI HALA O KADAR GENÇTİ Kİ, PERİHAN SAVAŞ: "KALBİMDE SAKLADIM SENİ", SELDA ALKOR: "BU YAPRAK DÖKÜMÜNÜN SONU YOK", HALİL ERGÜN: "MESLEĞİNDE ÇOK ÖNEMLİ İZLER BIRAKTI", KADİR İNANIR: "GÖZÜN ARKANDA KALMASIN"…
Güzel sözler ile cenazesini defnedilmek üzere Adana'ya uğurladılar. Işıklar içinde uyu usta. İyi seyirler.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
M. Haluk Yalçınkaya
Aytaç Arman'da aramızdan ayrıldı.
Şimdilerde sinema ve tiyatro oyuncusu olmayı magazin basınında boy boy resimler sergilemek, skandallar peşinde koşmak zannediyorlar. Siyasetçiler gibi peşinde kitleleri koşturmak demek sanatçı, oyuncu olmak demek değil, gerçekten sinema tiyatro oyuncusu olmayı yanlış anlıyoruz,
Özünde oyunculukta sanatın kollarından biri, kağıtta yazılı karaktere can vermek için toplum psikolojisini anlamak gerekir. Yani gazeteler manşet manşet haberlerinin çıkması skandal haberleri olması sanatçılık demek değil. En önemlisi sen sanatını yaparsın, sanatın kabul görürse o zaman insanların ruhuna erişmiş olursun. Önemli olan esas yaptığın işi doğru yapmak zevkle yapmak...
Eskiden sadece sanatını yapıp, magazin peşinde koşmayan sanatçılar vardı. Böyle insanların nesli tükeniyor. Aramızdan ayrılan Aytaç Arman'da onlardan biri, kansere yenik düştü ve aramızdan ayrıldı.
1971 yılında ses dergisinin "Kapak Yıldızı" yarışmasında birinci olan Tarık Akan'ın arkasından ikinci Aytaç Arman (Veysel İnce) gelmişti. İlk filmi 1974 yılında Yılmaz Güney'in "Baba" filmindeki başarılı oyunu sayesinde adı duyuldu.
Adana'dan ‘büyük şehir'e okumak için gelen Veysel İnce, elektrik mühendisliğinde okumaktadır, fakat ekonomik koşullar yüzünden okulu bırakmak zorunda kalır. O sırada arkadaşları Ses dergisinde "Kapak Yıldızı" yarışmasına resimlerini yollarlar 1’inci Tarık Akan 2’nci Aytaç Arman gelir. Tabi tüm yollar açılır. Okulda çok sevdiği matematik hocasının soyadını alır, arkadaşları da ona aytaç adını koyar, artık Türkiye'nin starı "Aytaç Arman"dır.
Bir röportajında şunları söyler ;“Tesadüfen başlayan bir yolculuk ama bugün taşıdığım bütün değerleri bu yolculuğa borçluyum. Bu işe başladığımda, saygıyla izlediğim sinema alanını tanıdığımda bana her şey bir garip gelmişti. Kırsal kökenli olduğum ve Adana gibi bir yerden geldiğim için tepkilerim sert oldu. Dayatılan hiçbir şeyi kabul edemedim ve sistemin dışına itildim. Dolayısıyla daha dikkatli olmam, kendime sahip çıkmam gerekiyordu. Sistem destekli olsaydım, sistem yıkıldığında, zaafa uğradığında ben de yok olacaktım. Sistem hangi dönemde, nasıl sallanırsa sallansın hep var oldum. Herkese bahşedildiği gibi, bahşedilen sanatçı kimliğiyle bugünlere geldik ama ben sanatçı değilim, ben sinema oyuncusuyum. Yapılanmamı sağlıklı sürdürüp, yıllarca süren sinema oyunculuğu geçmişime rağmen henüz yolun başındayım, kişiliğimin sanatçı boyutunu yetkinleştirebildiğim noktada kendime sanatçı diyebileceğim.”
Senarist oyuncu İhsan Yüce'nin bir filmi olan "Hayat Cehennemi-Hiç" te oynar. Yılmaz Güney ona nasihatinde "her filmde, yapımda oyna kamera ile olan meseleni çöz" der. O da her rolü kabul eder, 3’ncü sınıf yapımlarda oynar. 80'li yıllarda sinemaya ara verir. 1986 yılında "Adı Vasfiye" filmi ile sinemaya geri döner.
1981 yılında, Yılmaz Güney'in "Düşman" adlı filminde Sinema Yazarları Derneği’nden "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü alır. 1988 yılında ise Altın Portakal Film Festivali’nde "Gece Yolculuğu" filminde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü almıştır. 2015 yılında Londra Türk Filmleri festivalinde yaşam boyu başarı ödülünü alır.
Sinema sanatı hakkında derdi büyüktür, sanatın gerçek sahiplerinin elinde olmadığını savunur onun için sinema sanattır ve çok değerlidir. Özel hayatı hiç bir zaman sanat hayatının önüne geçmemiş nadir sanatçılardan biridir. Farklı zaman aralıklarında 4 ödül alır. Ama onun için Altın Portakal Ödülü daha önemlidir. Hayatı boyunca 40 küsur film ve dizide oynamış. Yeşilçam'ın jön sanatçısı olarak yakalandığı kanser hastalığından hayat gözlerini yumar.
Atlas sinemasında düzenlenen törende beraber çalıştıkları arkadaşları; TÜRKAN ŞORAY: "SEVGİ DOLUYDU" , CÜNEYT ARKIN: HARİKA BİR BEYEFENDİYDİ, HALE SOYGAZİ: "ÇOK SEVDİĞİM BİR ARKADAŞIMDI", FİLİZ AKIN: HALA YAKIŞIKLI HALA O KADAR GENÇTİ Kİ, PERİHAN SAVAŞ: "KALBİMDE SAKLADIM SENİ", SELDA ALKOR: "BU YAPRAK DÖKÜMÜNÜN SONU YOK", HALİL ERGÜN: "MESLEĞİNDE ÇOK ÖNEMLİ İZLER BIRAKTI", KADİR İNANIR: "GÖZÜN ARKANDA KALMASIN"…
Güzel sözler ile cenazesini defnedilmek üzere Adana'ya uğurladılar. Işıklar içinde uyu usta. İyi seyirler.